Bugün görüş günü , Günlerden Salı.
Islak Sarı bir yağmur…
Ülkemin neresine bakarsa ay
Orada yitik bir anne ağlıyor..
Sen aralıyorsun yağmuru.
Acıdan sırılsıklam alnına siper edip elini, Sonra bir umut koşuyorsun
Yüreğin avcunda ısırırken.
(ah verebilseydim keşke yüreği avucunda koşan
her bir anneye tepeden tırnağa oğula
ve kıza kesmiş bir ülkeyi armağan.)
Koşma anne.!
Birdenbire batacak olan düş denizinde yarattığın, umut sandalıdır
oysa benim için gece..
Işık hızıyla koşan, kısa ve soğuk bir zamandır.!
Bu yüzden boğuk seslerle geldiler bir şafak, uykusuz yorgun ve korkak..!
Sıcak omuzlar değerken omzuma ,
buz üstünde yürüdüm yıllar boyu
bayraklar ve türkülerle kopunca memelerinden, o mükemmel yaşamda kurşunlar sıktılar alnıma.
Açık alanlarda ağır kartalların konup kalktığı yalçın kayalardan biriydim…
Çlüp dirildim yeniden , güneşli güneşsiz akşamlarda.
Mutlu yarınlar adına, özgürlük adına ekmek adına…
Üstüne vardım kuyruğu kanlı itlerin..
ölümlerle yatmasın diye çocuklar ,
aç gözlerle bakmasın diye çocuklar..
Kardeşlik adına….
havadaki kuş denizdeki balık adına ,
yürüdüm yıllar boyu,
Dönüp bakmadım arkama.!
ıraktı gözlerim çok ırak ,
izim kalır mı bilmem yürüdüğüm yolda ..
Kalsa da silinir gider
yalnızca bir ağıt gibi çakılır ,
ardımca gelenlere gözlerimi yaktığım yer.!
Tören adımlarıyla ölmek , ne garip şey anne ?
Kanlı karanlık bir oyunda baş oyuncuyum bütün gözler üstümde.!
Sürüyor gecenin karnında şafağa bakan oyun , masa üstünde üşüyen bir sigara
yanında küçücük bir cam bardak , içinde rengi bu gecenin cılız titrek bir kibrit , kağıt kalem sandalye ve tabut.!
Şimdi sen ağlama annem, Künyemi okuyacak dualar edip toprağa verecekler beni.!
Her kese selam olsun, dosta düşmana..
400 vekil diye bağıran adamın kulağına fısıldayın…
Hak sizden gayrı herkese helal olsun.!