DOLAR 38,8734 -0.01%
EURO 43,9384 0.01%
ALTIN 4.108,860,01
BITCOIN 41506751,09%
Mersin
27°

AÇIK

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

X

DURUŞMADAN ARTA KALANLAR.!

ABONE OL
13 Haziran 2015 15:19
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Dün vicdan muhasebesinin yüksek olduğu ”Neresinden bakarsanız burkulacağınız ” bir dava görüldü Tarsus’ta.!

Evim adliyenin hemen karşısında bulunuyor. Mahkemenin bir gün öncesinden mahkeme salonuna dönüştürülen 6.kata bakıyordum sürekli. Balkona giriyor çıkıyor Tv ‘ye bakıyor acaba buradan nasıl sonuç çıkacak diye fikir üretmeye çalışıyordum. Gözüm hep o katta yanan ışıklardaydı. Sonra gözlerim dayanamadı geçtim yatağıma uyudum. Sabah 5,30 civarında uyandım hemen balkona koştum çünkü suçlular acaba geldi mi diye düşünüyordum.

Sonra üzerimi de giyinip Adliyeye salona doğru yola çıktım, vardığımda saat 7:49’du girişlerin kontrolü sağlanmış polis daha otoparktan sağlam kontroller yapmaya başlamıştı. Kimliğimi uzattım, Polis listede adınız var buyurun geçin dedi. Önce salonun bulunduğu kata asansörle çıkmaya karar verdim asansöre binince de daha 1 katta durdurdum indim, hemen kantine geçtim. Çünkü adliyeye girerken kantin kısmında balkonda oturan Fatih Gökçe’nin avukatı Nazmi Karataylı’yı görmüştüm. Dayanamadım yanına gittim. Oturdum her yanımızda polisler kahvaltı yapmak için masalarda oturmuşlardı. Nazmi ile adliyenin resmi açılış saati olan 8:30’a kadar sohbet ettim yanında yaşlı bir adam vardı Nazmi kalkınca kim olduğunu öğrendim Nazmi’nin babasıyım dedi. Onunla da zor geçen 5 ay üzerine sohbet ettik. Adam rahattı ama biraz buruk duruyordu… Benim hem gazeteci olduğumdan hafif temkinliydi hem de eşimin avukat olduğunu ve Nazmi ile tanıştığını duyunca biraz samimiydi. O adam anlattı ben dinledim.. Nazmi için zor geçen bir dönemi tekrar ettik, sonra Nazmi gelince ben yerimden kalkarak duruşma salonun oraya gittim. Adliye koridorlarında çıt yoktu. Duruşma salonun önüne geldiğimde polisler gazeteci kontrolü yaparak beni içeri aldılar ha unutmadan resim,video yasak diyerek mahkeme kararını ve takibinde verilecek cezayı da gösterdiler. Duruşma salonunun basına ayrılmış yerine girdiğimde o an ‘’ölüm sessizliği’’ denilen bir durumu vücudumun her yanında hissettim. Sonra diğer gazeteci arkadaşlarımız içeri girdi 3’lü ve 2’li olan koltuklara oturma kavgası başladı. AA muhabiri bir diğerine, bir diğeri ise arkasında ki gazeteci meslektaşına o kadar ağır ithamlarda bulunuyordu ki şaşırıp kaldım.! Sonra bu meslekte neden böyle bir durum yaşanıyor diye düşünürken Jandarmalar Suphi ‘yipat diye içeri soktu.! Katil Çok Soğuk kanlıydı, salon buz kesti.! Kelepçeler söküldü yerine oturtuldu Amerikan traşlı beyefendi imajı vermişti kendine… Sonra Jandarmalar arka arkaya baba Necmittin ve diğer zanlı Fatih’i içeri soktular ikisi de zor nefes alıyordu. Kalp hastası gibiydiler. Zaten duruşma başladığında da zar zor nefes aldıkları görüldü mahkeme heyeti sağlıklı bir duruşma için onlara ara ara zaman tanıdı. Suphi katildi evet ama bir o kadar da ezberlemişti ne konuşacağını.. Dersini iyi çalışmış ve belki de kendisi gibi vahşice cinayetler işleyen ,tecavüze bulaşmış ağır ha’pislik abilerinden bu yönde taktik almıştı. Bir ara hakimin sorduğu soruya dönüp bunu bilemem artık onu da siz araştırın bile dedi.

Bir yandan not alıyorum, bir yandan dinliyorum, bir yandan da duruşmada en ufak ayrıntıyı ezberime almaya çalışıyordum. Duruşma salonu yol geçen hanı gibiydi, avukatların her biri giriyor çıkıyor, o oturuyor o kalkıyor konsantremiz ara ara bozuldu ama hakimin verdiği aralarla bu durumu normale çevirmeye yardımcı oluyordu. İddianame açıktı Defalarca ağırlaştırılmış hapis cezası istemi ile yargılanıyorlardı. Ama Suphi’ye sorsanız onun alnı açıktı çocuğu vardı ve Allah Kimseye böyle acıyı vermesin diyerek kendine farklı bir sonuç arıyordu.

Duruşma zanlıların karşılıklı suçlamalarıyla ve daha önce verilmiş ifadelerin okunmasıyla sürdü geçti. Hatta olay anında sürekli burnundan kan geldiğini ifade ederek mahkeme heyetinin duygu muhasebesine ön ödeme olarak düşmek istiyordu. Ve bunu yaparken ‘’Poyraz Karayel’’ dizisindeki usta oyunculuktan kendine rol ediniyordu.

Bu rol ki ;
‘’Ben bu diziyi çok severim, Allah sizi inandırsın izlediğim tek dizi budur. Oturur çay demler her yudumda 11 ay kalan emekliliğimin provasını yaparım.’’ Ustalığındaydı.

Gazeteci olmayanların dahi basın odasında davayı takip ettiği bir duruşma öylece devam eti sonra yemek molası verdi Red’çi hakim.!

Yemeğe gitmek için arabama doğru yönelirken, adliye bahçesinde siyasi tavır olarak bulunan birkaç tanıdık gördüm .. Ve içlerinden bir ses ‘’Sende içerde miydin ?’’

Bu soruya cevap vermek dahi istemeden hızla aracıma girdim. Sanki içeride olunca bu işten bir kar oluşuyormuş gibi sorulan bir sorudan ancak bu şekilde kaçabildim.

Ulan ortadaydı işte, katiller aramızda onlar soğuk kanlı anlatıyor, Biz dinliyor içimiz titreyerek yazıyorduk.!

Ne popülerizm nede vahşeti işleyenler ile aynı yerde bulunmaktan kendimize payda çıkarmıyorduk.
Evime gelince karımı gördüğüme ne kadar mutlu oldum anlatamam, buz gibi kas katı olduğum bir ortamdan sıcacık yuvama girmiştim çünkü.!

Sonra eşim paylaştığın sosyal medya durumlarına yorum yazılmış bir bak istersen dedi.
Baktım, neyle karşı karşıya kalacağımı kestirerek, günlerdir kızdığım konuları burada yine yaşadım..
Bir sosyal medya arkadaşım ‘’Abi hani sen bu davaya karşıydın’’ yazmış

Hemen cevap verme derdine düştüm eşim boş ver ne uğraşacaksın dedikçe ben yoruma kitlendim.!

Sonuçta : Katillerin kanlı fantezisine alet edilmiş genç bir kızın yakılmış bedeni üzerinden suiistimal edilerek ve gün geçtikçe şova dönüştürülen bir cinayetin her zaman karşısındayım.!

Kızın katilleri en ağır cezayı alsın diye kamu oyu vicdanıyla hareket eden savcının , nasıl bir ceza olacak diye beklerken biz… Kızın asker amcasının ‘’ÖZGECAN yaz 1939’a GÖNDER’’ kampanyalarını gördük. Olay bu kadar uzatmalı bir reytinge dönüştürülüyordu artık. Baba ,Anne ve kardeşlerde Recep Tayyip Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu’nun siyasi açıklamalarına güç katıyorlardı. O kadar çok abartı işlere alet edildi ki genç kız toprağında dahi acılarını unutup rahat yaşamıyordu.

Üst akıl ise her geçen gün bu vahşetin altını körükleyerek buradan gündem yaratmaya devam etti. Evet karşıyım adalet arandığı yerde, Özgecan’ın mantıksız işlere alet edilmesine karşıyım. Ve ne kadar doğru düşündüğümü , kafamdaki şeylerin ne kadar haklı olduğunu , ara verildikten sonra devam eden duruşmada katil zanlısı Fatih’in avukatının söylediği ‘’ ÖZGECAN ASLAN EHLİBEYT ŞEHİDİDİR’’ sözleri ve Amca Yaşasın Aslan’ın ‘’ BEN BİR ASKERİM BUNLAR PROFESYONEL KATİLLER DİYE GÖRÜYORUM,TARSUS’TA BİR ÇOK OLAYI YAPTIKLARI KANAATİNDEYİM,ARAŞTIRILSIN TARSUS’TA FAİLİ MEÇHUL CİNAYETLER VARSA ONLARI DA BUNLAR YAPMIŞTIR’’ sözleri ortaya koyuyordu.

Tabi olaydan haklı çıkmak düşüncesi içinde değilim elbette. Sadece genç bir kızın vahşice katledilişinin ardından katillerin alacağı cezaya odaklanmış biriyim. Özgecan Aslan’ın üzerinden siyasi gündem yaratılmasına her daim karşıyım. Çünkü siyasete alet edilen bir çok şey daha sonra yıpranıyor.

Duruşma devam etti.. Adli Tıp raporları tek tek okundu.. Şahitler tek tek dinlendi! Şahitlerden Suphi’nin eşi Neslihan dinlenirken birkaç gün öncesinde ajanslarına düşen son dakika haberleri aklıma geldi .
Neslihan Suphi’nin Soy ismini taşımak istemediğini , boşanmak için yardım talep ettiğini Adana Barosuna iletmişti, Başka yere gidemezdi çünkü SEBSİS’den dediği gibi cebinde parası yoktu. Baro görevince gerekli hazırlıkları yaparak aile mahkemesine boşanma dilekçesi vermişti.

Daha sonra olaya vakıf olan avukatı tv’lerde ‘’Sonun Özgecan gibi olur’ tehditlerine maruz kalmış olduğu iddiasıyla tanıma şansımız olmuştu.. Oysa Avukatların reklam yasağı olduğunu bilmemize rağmen , bir avukatın gazetelerde boy boy haberlere konu olduğunu gördük. Yaz kızım reklamın iyisi kötüsü olmaz.!

‘’Sonun Özgecan gibi olur’ sözlerine maruz kaldığını iddia eden avukat ile duruşmada 3-4 defa karşı karşıya geldik. Bence asıl amacı basının kendisini tanımasıydı. Neslihan konuştu sorulara cevap verdi ama boşanmadan bahis açılmadı. Ve kadın avukata söz hakkı doğmadı.

Avukatlar tecavüz 2 zanlı tarafından gerçekleştirilmiştir gerçeğini savcının kabulüyle ikinci duruşmaya taşıdılar. Tam 49 baro temsil hakkıyla davaya katılmak istediğini dosya halinde sunuyordu. Tek tek yetki belgesi olan avukatlar ismini yazdırıyordu ki ; Adana Baro Başkanı mikrofonu eline alıp usul hakkında küçük bir derse başladı. Kanundan ve yürütmeden bahsetti, Bu hareket deplasmanda yapıldığından ev sahibi boş durmadı her yerde son sözü ben söylerim diye mikrofonu Mersin Barosu başkanı eline aldı söyledi söyledi , duruşma bitti.!

Ara karar verildi , duruşma tarihi 9 Eylül denildi, herkes evine gitti.!

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP
300x250r
300x250r